Kulagimda qasida burda sharif dinliyorken,
kitabimda bu baslik altinda yazmak istedigim yaziyi yarim birakip
tembelligimden buraya atladim. Insan klavye üzerinde hizlica yazmaya alistiktan
sonra hic yavas yavas kursun kalemle yazasi gelmiyor. Özellikle hayati benim
gibi yogun ve ara sira stresli gecen bir insansa, rasyonelliginden zaman
kaybina katlanamayacak derecede rahatsizlik duyan biriyse eger... bu el yazisi
ile yazmak nerdeyse olmayacak kadar zor geliyor gözüme. Iki cümle yazana kadar
okadar vakit geciyor ki , sanki on kere cümleyi düsünüp yazmis gibi oluyorum
sonunda. Eh haliyle sonunda daha düsünülmüs ve daha güzel cümleler cikiyor
ortaya, el yazisiyla o güzel kaftan kapli kitabimda da oldukca hos duruyor, ama
o güzel cümleler tek tek tasarlanmis cevherler bile olsa aralarindaki bag
kopuyor, ve sonunda kendim bile okusam bazen ne kast ettiğimi veyahutta bir
düsünceden birdahaki düsünceye nasil geldigimi anlayamiyorum. Sonunda tek tek
inciler bir araya gelip güzel bir kolye olmaktan aciz iseler, ne ise yararlar ?
Aralarindaki baglayici bir ip olsunki,
basindaki tasarlayanin kafasında olup bitenler anlasilsin. O yüzden bugün
klavye.
Asil mevzu cok daha derin tabiki. Tembellikten
öte giden iki mevzuu hatta. Bu gece bitmeyebilir yani…
İlk uzun mevzu kendi ömrümde gözlemlediğim bir
mekanizma, bir huy, bir fenomen ?
Imani bulduğum yillar yükseklerde olan heyecan ve imanimdan dolayi
bana amel etmek zor gelmez, nefsimi yenip kalp gözüyle bakmak cok zor gelmezdi.
Lakin sükrümün yetersizliğine veriyorumki bunu kaybettim. Etrafımdakiler bunun
normal olduğundan bahsediyor, ben bir takim başka dis etkenlerde de neden
aramaya calisiyorum. Sorunun nerde olduğunu henüz cözmüs değilim, o yüzden
maalesef bugün oturup buraya ey günlük kalbimin ilacini buldum diyemicem. Lakin
nefsimin cok daha güçlü olduğunu hissediyorum. Ve bu ömrümün her iki
cihanindada bana hem zorluk getirdi ve getirecek , hem ilahi güce kul olmak için
yaratilmis fitratima karsi hemde içime bir gerginlik veriyor.
O yillar amelin gerçekten iman tatmis insanlar
için cok kolay birsey olduğuna simsiki inanir ve bundan yola cikarak insanlar hakkında
düşünürdüm. Yani insanlarin imanlarini amellerine göre var veya yok sayar(bunu
henüz tamamen atmis değilim, ve doğru veya yanlisligi hakkındada karar vermiş değilim),
ona göre onlarla bag kurar veya kurmazdım. Yok veya avuç kadar imanlari olduğunu
düşünsemde onlarla yinede bag kurmaya karar verdiğimde bunu ancak onlara “yârdim”
etmek içindi. Ah cahil kalbim…
Sonra olan tam olarak bu oluyordu : Onlar
üzerinde uğraşıp, caba sarf ediyordum. Hemde bol bol. Bol bol dua ederdim. Ve
günün birinde amelleri cogaldiginda imanlarida cogaldi sanir (bunun bakin
tekrar söylüyorum hala bir nevi doğru olduğunu düşünüyorum! Bunlarin ikisi hic
bir zaman bagimsiz olmadi, olamaz ve olmayacakta!) ve sonunda cok büyük bir
hataya düşerdim. Bu hata her daim (demekki) zamandan zamana bozuk olan
niyetimden kaynaklaniyor olmali.Cünkü ben bu insanlardan bazen teşekkür icabi
birsey beklediğimi hissediyordum. Bunu bir minnettarlık veya söz icabi bir teşekkürden
ibaret olmasi gerekmiyordu, hatta bunu istemiyordum. Sanirim bu sekilde nefsim için
cok bariz sekilde bir kötülük olurdu ve seytan nefsimi bukadar acikca kötü olan
bir isteğe itmek için cok daha fazla ugrasmasi gerekirdi. Ama velakin… bazen bu
insanlarin bana karsi daha yumuşak, biraz daha merhametli ve normalindan biraz
daha sevgi dolu olmalarinin gerektiğini hissediyordum. Böyle bir istek vardi içimde
demekki . Adeta birsey bekliyormuş gibiymişim ! Rabbim, sen böylesine küçük birsey
için senin rizani kaybetmekten koru, niyetlerimizi halis eyle ve başka niyetlerden
arindir….
Ikinci mevzu tasavvuf…
Imani bulduğum zamanlar bolca tasavvuf
musikisi ve zikir dinlerdim. Bolca Kuran dinleyip rahatlar, yine bolca zikirde
bulunurdum. Bu benim kalbimi öylesine rahatlatirdiki…Nerdeyse uçacak kus kadar
hafifler, sevgiyle dolup tasar, ta en derinimde olan bir huzuru bulur ve O ve
Onun kusursuz sevgisinden başka hicbirseye muhtaç olmazdım. Günüm her aninda
zikir ile geçerdi. Iste takva buydu… Takva zikirdi ! Simdi yine hatirladim , o
yaz günleri bol bol Semerkandin kitaplarini okur, tezkiye ve zikirle meşgul olurdum.
Beni tüm salih amellere iten ancak o ask oldu. Temiz bir kalp isteği oldu, ve
tüm bunlara götüren tek yol ebediyyen zikretmekti. Zikrimin azaldigi gibi dünyaya
ne cabuk daldigimi artik gördüm. Ve evet nefsimin beni eline geçirip istediği gibi
Seytanin eline yem olduğunu gördüm. Cok acizim. Herseyden cok benim bas vasfim
acz. Degisik seylermi denemek istedim ? Vallahi bilmiyorum. Orucumu takva
ortaya cikarmisti, takvayida bende zikir meydana getirmişti. Zikrin kesildiği an
sanki bir nehri kaynagindan kesermişçesine herseyin kuruyup gittiğini daha
simdi anlıyorum. Halbuki nefsimin büyüdüğünü, beni nasil eline aldigini anlıyordum.
Kitabimda ondan nasil korktuğumu ve nefsin büyümesiyle korkumunda büyümesine
dair okadar yazi var. Cok korktuğumu ve artik ona karsi agir bir darbede
bulunmamin zamani çoktan gelip geçmekte olduğunu yazmisim. Kendime cesaret verirmişçesine.
Hadi, hadi vur, ona karsi gel, daha fazla seni cehenneme sürüklemesine izin
verme diye kendime haykirirmiscasina yazmisim. Ama cesaretini topladıktan sonra
etrafına ürkek bir köpek yavrusu gibi bakip kacmisim, çünkü elimde zikir
kilicini coktandir gerilerde birakip unutmuşum… Onu göremeyince neye dayanarak
yüzüme siritan o seytani nefse vurabilirdim ? Neyle savasacagima sasirarak çaresizce
kactim. Zikirdi eksiğim…
Bir kac gün önce 2016 basladi ve biz o aksami “Poesie
für den Propheten” diye bir programla Sehitlikte geçirdik. Singapurlu bir seyh
gelip bize Burdai Serifin aciklamasini yapti. Sonra … Darul Hikma camiisinin
bolca dinlemiş olduğum kaside grubu kasideler söyledi…öylesine kaybettiler
kendilerini en sevgiliye övgüler yagdirirken, öylesine coştu ve kalplerindeki
asklari döktülerki ortaya… yada en azindan o manevi havaya, o ilahi aska ve
zikre muhtaç olan kalbime öyle geldi. Her kalp bir nevi istediğini görmezmi ?
Simdide bakıyorum bulunduğum cemaate… cok
seviyorum sizi. Milli Görüsüm, Allah hepinizden razi olsun. Sonra Selef
camiileri, Allah sizinde yardimciniz olsun…
Ama birsey eksik. Zikir eksik. Zikirde bana
yol gösteren ve nefsimin beni yoruldun diye kandırmak istediği an beni zorlayan
birileri… Beni cennete onun ask yolunda götüren bir cemaat. Sizede ihtiyacim
var… Daha cok yazılacak satir var… Ama nefsim şimdilik beni yorulduğuma inandirdi.
No comments:
Post a Comment