Wednesday, 16 March 2016

kibir ve zikir



Kulagimda qasida burda sharif dinliyorken, kitabimda bu baslik altinda yazmak istedigim yaziyi yarim birakip tembelligimden buraya atladim. Insan klavye üzerinde hizlica yazmaya alistiktan sonra hic yavas yavas kursun kalemle yazasi gelmiyor. Özellikle hayati benim gibi yogun ve ara sira stresli gecen bir insansa, rasyonelliginden zaman kaybina katlanamayacak derecede rahatsizlik duyan biriyse eger... bu el yazisi ile yazmak nerdeyse olmayacak kadar zor geliyor gözüme. Iki cümle yazana kadar okadar vakit geciyor ki , sanki on kere cümleyi düsünüp yazmis gibi oluyorum sonunda. Eh haliyle sonunda daha düsünülmüs ve daha güzel cümleler cikiyor ortaya, el yazisiyla o güzel kaftan kapli kitabimda da oldukca hos duruyor, ama o güzel cümleler tek tek tasarlanmis cevherler bile olsa aralarindaki bag kopuyor, ve sonunda kendim bile okusam bazen ne kast ettiğimi veyahutta bir düsünceden birdahaki düsünceye nasil geldigimi anlayamiyorum. Sonunda tek tek inciler bir araya gelip güzel bir kolye olmaktan aciz iseler, ne ise yararlar ?
Aralarindaki baglayici bir ip olsunki, basindaki tasarlayanin kafasında olup bitenler anlasilsin. O yüzden bugün klavye.

Asil mevzu cok daha derin tabiki. Tembellikten öte giden iki mevzuu hatta. Bu gece bitmeyebilir yani…
İlk uzun mevzu kendi ömrümde gözlemlediğim bir mekanizma, bir huy, bir fenomen ?
Imani bulduğum yillar  yükseklerde olan heyecan ve imanimdan dolayi bana amel etmek zor gelmez, nefsimi yenip kalp gözüyle bakmak cok zor gelmezdi. Lakin sükrümün yetersizliğine veriyorumki bunu kaybettim. Etrafımdakiler bunun normal olduğundan bahsediyor, ben bir takim başka dis etkenlerde de neden aramaya calisiyorum. Sorunun nerde olduğunu henüz cözmüs değilim, o yüzden maalesef bugün oturup buraya ey günlük kalbimin ilacini buldum diyemicem. Lakin nefsimin cok daha güçlü olduğunu hissediyorum. Ve bu ömrümün her iki cihanindada bana hem zorluk getirdi ve getirecek , hem ilahi güce kul olmak için yaratilmis fitratima karsi hemde içime bir gerginlik veriyor.
O yillar amelin gerçekten iman tatmis insanlar için cok kolay birsey olduğuna simsiki inanir ve bundan yola cikarak insanlar hakkında düşünürdüm. Yani insanlarin imanlarini amellerine göre var veya yok sayar(bunu henüz tamamen atmis değilim, ve doğru veya yanlisligi hakkındada karar vermiş değilim), ona göre onlarla bag kurar veya kurmazdım. Yok veya avuç kadar imanlari olduğunu düşünsemde onlarla yinede bag kurmaya karar verdiğimde bunu ancak onlara “yârdim” etmek içindi. Ah cahil kalbim…
Sonra olan tam olarak bu oluyordu : Onlar üzerinde uğraşıp, caba sarf ediyordum. Hemde bol bol. Bol bol dua ederdim. Ve günün birinde amelleri cogaldiginda imanlarida cogaldi sanir (bunun bakin tekrar söylüyorum hala bir nevi doğru olduğunu düşünüyorum! Bunlarin ikisi hic bir zaman bagimsiz olmadi, olamaz ve olmayacakta!) ve sonunda cok büyük bir hataya düşerdim. Bu hata her daim (demekki) zamandan zamana bozuk olan niyetimden kaynaklaniyor olmali.Cünkü ben bu insanlardan bazen teşekkür icabi birsey beklediğimi hissediyordum. Bunu bir minnettarlık veya söz icabi bir teşekkürden ibaret olmasi gerekmiyordu, hatta bunu istemiyordum. Sanirim bu sekilde nefsim için cok bariz sekilde bir kötülük olurdu ve seytan nefsimi bukadar acikca kötü olan bir isteğe itmek için cok daha fazla ugrasmasi gerekirdi. Ama velakin… bazen bu insanlarin bana karsi daha yumuşak, biraz daha merhametli ve normalindan biraz daha sevgi dolu olmalarinin gerektiğini hissediyordum. Böyle bir istek vardi içimde demekki . Adeta birsey bekliyormuş gibiymişim ! Rabbim, sen böylesine küçük birsey için senin rizani kaybetmekten koru, niyetlerimizi halis eyle ve başka niyetlerden arindir….
Fark etmeden bozuk olan niyetlerimize gözümüze ilişir hale getir ve dosdoğru ve saf eyle.


Ikinci mevzu tasavvuf…
Imani bulduğum zamanlar bolca tasavvuf musikisi ve zikir dinlerdim. Bolca Kuran dinleyip rahatlar, yine bolca zikirde bulunurdum. Bu benim kalbimi öylesine rahatlatirdiki…Nerdeyse uçacak kus kadar hafifler, sevgiyle dolup tasar, ta en derinimde olan bir huzuru bulur ve O ve Onun kusursuz sevgisinden başka hicbirseye muhtaç olmazdım. Günüm her aninda zikir ile geçerdi. Iste takva buydu… Takva zikirdi ! Simdi yine hatirladim , o yaz günleri bol bol Semerkandin kitaplarini okur, tezkiye ve zikirle meşgul olurdum. Beni tüm salih amellere iten ancak o ask oldu. Temiz bir kalp isteği oldu, ve tüm bunlara götüren tek yol ebediyyen zikretmekti. Zikrimin azaldigi gibi dünyaya ne cabuk daldigimi artik gördüm. Ve evet nefsimin beni eline geçirip istediği gibi Seytanin eline yem olduğunu gördüm. Cok acizim. Herseyden cok benim bas vasfim acz. Degisik seylermi denemek istedim ? Vallahi bilmiyorum. Orucumu takva ortaya cikarmisti, takvayida bende zikir meydana getirmişti. Zikrin kesildiği an sanki bir nehri kaynagindan kesermişçesine herseyin kuruyup gittiğini daha simdi anlıyorum. Halbuki nefsimin büyüdüğünü, beni nasil eline aldigini anlıyordum. Kitabimda ondan nasil korktuğumu ve nefsin büyümesiyle korkumunda büyümesine dair okadar yazi var. Cok korktuğumu ve artik ona karsi agir bir darbede bulunmamin zamani çoktan gelip geçmekte olduğunu yazmisim. Kendime cesaret verirmişçesine. Hadi, hadi vur, ona karsi gel, daha fazla seni cehenneme sürüklemesine izin verme diye kendime haykirirmiscasina yazmisim. Ama cesaretini topladıktan sonra etrafına ürkek bir köpek yavrusu gibi bakip kacmisim, çünkü elimde zikir kilicini coktandir gerilerde birakip unutmuşum… Onu göremeyince neye dayanarak yüzüme siritan o seytani nefse vurabilirdim ? Neyle savasacagima sasirarak çaresizce kactim. Zikirdi eksiğim…
Bir kac gün önce 2016 basladi ve biz o aksami “Poesie für den Propheten” diye bir programla Sehitlikte geçirdik. Singapurlu bir seyh gelip bize Burdai Serifin aciklamasini yapti. Sonra … Darul Hikma camiisinin bolca dinlemiş olduğum kaside grubu kasideler söyledi…öylesine kaybettiler kendilerini en sevgiliye övgüler yagdirirken, öylesine coştu ve kalplerindeki asklari döktülerki ortaya… yada en azindan o manevi havaya, o ilahi aska ve zikre muhtaç olan kalbime öyle geldi. Her kalp bir nevi istediğini görmezmi ?
Simdide bakıyorum bulunduğum cemaate… cok seviyorum sizi. Milli Görüsüm, Allah hepinizden razi olsun. Sonra Selef camiileri, Allah sizinde yardimciniz olsun…

Ama birsey eksik. Zikir eksik. Zikirde bana yol gösteren ve nefsimin beni yoruldun diye kandırmak istediği an beni zorlayan birileri… Beni cennete onun ask yolunda götüren bir cemaat. Sizede ihtiyacim var… Daha cok yazılacak satir var… Ama nefsim şimdilik beni yorulduğuma inandirdi.




No comments:

Post a Comment